14 Şubat 2016 Pazar

İtalya’nın Başkenti Roma’ya teker çeviriyoruz.


Toskana bölgesinin başkenti olarak nitelendirebileceğimiz Floransa kentinden şimdi rotamızı İtalya’nın gerçek başkenti “Roma”ya doğru teker çeviriyoruz.

Roma yüzyıllardır Dünya’nın hep ilgi odağı olan ve Roma İmparatorluğu’nun gücünü simgeleyen ve her zaman bu gücün merkezi olan bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Roma’da geçen sayısız filmler vardır. Bu şehir öyle bir şehir ki UNESCO Dünya Mirası listesinde tam 45 eser Roma’da bulunuyor. Açıkçası şehrin her yeri açıkhava sanat müzesi. Her sokağı tarih, her binası bir tarihi eser diyebilirim. Floransa’dan yaklaşık 275 km’lik bir mesafe ile 4-5 saat içerisinde Roma’ya ulaşıyoruz. Floransa’dan öğlen çıktığımız için Roma’ya varmamız biraz akşam saatlerini buldu. Şehrin girişi ile başlayan tarih ve arnavut taşlı yollarında titremeye hazır olun :) Öyle ki eğer böbrek taşınız varsa kesin düşürürsünüz.

Çok merkezi sayılabilecek otelimize giriş yaparak bavullarımızı bırakıp hemen vakit kaybetmeden acıkan karnımızı doyurmak ve Roma’nın gecesini de yaşamak adına soluğu sokaklarda alıyoruz. Görülmeden dönülmemesi gereken Trevi Fountain olarak adı geçen meşhur “Aşk Çeşmesi”ni bizde görelim dedik ancak ne yazık ki bizlerin filmlerde gördüğü gibi aşk çeşmesinin o halinden pek eser yoktu zira uzun aylardır çeşme tadilatta ve ne hikmetse turistlerin revaçta oldukları aylar içerisinde olmamıza rağmen bir türlü bitirememişler. Çeşmenin özelliği adı gibi aşkı bulmak isteyenlerin bozuk paralarını çeşmeye atıp aşkı karşılarına çıkardığına inanılıyor, tadilatta olmasına rağmen bozuk para atan turistleri görmeniz mümkün, burada fotoğrafımızı çektikten sonra yürüme mesafesi olarak gidebileceğiniz İspanyol MerdivenleriSpanish Steps” ‘ni görmeye gidiyoruz. Bu merdivenlerin en üst kısmında bir katedral var ancak onunda bakımda olması sebebiyle ünlü bir markanın reklamını görebiliyorsunuz. Ancak meydan çok keyifli, merdivenler kat kat ve uzun olduğu için merdivenlerin heryerinde insanların oturduğunu kimilerinin sohbet ettiği, kimilerinin yiyecek yediği ya da şarabını alıp sevgilisi, eşi ile birlikte aşklarını tazeledikleri yer olarak karşınıza çıkıyor. Burası aynı zamanda alışveriş içinde birkaç ünlü markanın bulunduğu küçük bir meydan.

Aşk Çeşmesi
Aşk Çeşmesi

İspanyol Merdivenleri
Kısa bir akşam turundan sonra tabii ki dondurmalarımı alıp yürüyüş yapıp otelimize geri döndük. Roma için 2 gün vermiştik kendimize, 2 gün boyunca Roma’yı altına üstüne getirmeyi hedefliyor, görülmesi gereken tüm  yerleri gezmeyi hedefliyorduk. 


Ertesi gün planımız ünlü "ColesseumRoma Kolezyumu görmek ve etrafında ki açıkhava müzesini gezerek geçirmekti. Sabah uyanır uyanmaz motorumuza atladık ve kolezyomun olduğu alana gittik, gerçekten muhteşem bir eser, özellikle eski gladyatörlerin burada olduğunu düşünerek yapıya baktığınız da kafanızdan Russell Crowe Gladyatör filmi aklınıza geliyor. Şahsen birçok arkadaşımızdan duyduğumuz kadarıyla kolezyomun içinde çok birşey olmadığı ve ciddi sıra olması sebebiyle en az 2-3 saat bekleyip girdikten sonra hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz yorumlarını dikkate alarak, bizde kuyruk olan sıraya girmeyek etrafında dolaştık ve fotoğraf çekip başka alanları keşfetmeye devam ettik. Roma’nın en büyük meydanı olan Piazza del Popolo meydanı gerçekten çok büyük ve bu alanda özel gün kutlamaları ile yılbaşı kutlamaları yapılıyor.

Roma Kolezyumu karşısında bir köprü var fotoğraf için ideal nokta




Roma’da bu meydanlara benzer birçok anıt ve yapıtların olduğu meydanlar var. Bunlardan görülmeye değer olanları Piazza Venezia meydanın İtalya’nın ilk kralı olan Victor Emmanuel anıtının bulunduğu ihtişamı ve görkemi ile uzaklardan dahi farkedilen meydandır. 

Victor Emmanuel heykeli-Piazza Venezia


Diğer gezilip görülecek yerler arasında Piazza Navona meydanını da görmenizi tavsiye ederim. Meydan eski bir stadyum görünümünde inşa edilmiş. Romalılar döneminde bu meydan 30.000 kişilik bir stadyum olarak kullanılmaktaymış. Gerçekten çok büyük bir alana sahip olan bu meydan barok tarzının baş yapıtı olarak kabul edilmiştir. Meydanda mimar Gian Lorenzo Bernini’nin dört nehir çeşmesi, Francesko Borromini ve Pietro da Cortana’nın da eserleri yer almaktadır. Meydanları gezdikten sonra bizim gibi 2 tekere meraklı iseniz Vespa’nın doğduğu ülke olan İtalya’da Vespa müzesini ziyaret edebilir, yapılan ilk vespa’dan günümüze kadar olan yolculuğuna tanıklık edebilirsiniz.









Geçirdiğimiz 2.günün sonunda çok gezdik, çok yorulduk güzel bir yemeği hak ettik diyerek, yakın arkadaşlarımızdan aldığımız tavsiye ile çok özel bir yere gittik. Roma’nın şirin sokak aralarında kalan ama bir o kadar leziz pizza ve İtalyan yemeği çeşitleri ile sıra olsa dahi beklemeyi göze alabileceğiniz “Dar Poeta”(Vicolo del Bologna, 45, 00153 Roma) ya mutlaka gitmelisiniz. Önceden rezervasyon mümkün değil, eğer boş masa varsanız şanslısınız ama bizim gibi biraz daha yemek saati olarak 19.00’dan sonra gidiyorsanız kapıda ki abiye isminizi yazdırıp kaç kişi olacağınızı söylüyorsunuz, sonra sokak kenarında oturup sıranızı bekliyorsunuz, masalar boşalıp doldukça sıranız yaklaşıyor ve en sonunda isminiz okunuyor. Evet ismimiz okundu ama öyle 10-15 dakika sonra değil tam 25 dakika sıra bekledik, inat ettik çok acıkmış olmamıza rağmen bu pizzayı ve bruschetta’yı deneyecektik. Masaya oturduk o kadar mütevazi bir yer ki yapmak isteseler oldukça lüks bir restorant haline getirebilirler ama çok tercih edilme ve popüler olması belki de yılların tarihini taşıyor olmasından, masaya oturduk ama oturduğumuz gibi servis alamadık yaklaşık 5-10 dakika’da masa da bekledik, sabır ettik ve biz bu pizzayı yiyeceğiz dedik J Pizza öncesinde istediğimiz bruschetta ile altlık yaptık ve üstüne müthiş leziz ve taze yiyecekler ile hazırlanmış pizzayı yedik, bu güzel yemeğin sonrasında Roma’nın en meşhur ve lezzetli kahvesini içebileceğiniz Sant’Eustachio Il Caffé (Piazza Sant’Eustachio 82 00186, Rome) de kahvemizi yudumladık. 1938’den bu yana hizmet veren bu yerde kahve seviyorsanız mutlaka içmeli sevmiyorsanız da mutlaka bu mekanı görmenizi tavsiye ederim.

Dar Poeta




Sant’Eustachio Il Caffé
Roma’da en çok merak ettiğimiz yerler arasında olan aslında Roma şehri içinde gibi görünen fakat özerk bölge olarak yönetilen Hıristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan “Vatikan” Okuduğumuz ve öğrendiğimiz kadarıyla Sistine Chapeli görmek isteyenler yüzlerce hatta binlerce kişi kuyruğa giriyor ve saatlerce bilet almayı bekliyorlar fakat eğer siz biletinizi internet üzerinden satın alırsanız 2-3 euro daha fazla ödüyor ancak sıra beklemeden müze tarafından girip müzeyi gezerek Sistine Chapel’e ulaşabiliyorsunuz. Zamanınız değerli ve burayı görmek için ayırabileceğiniz bir bütçeniz varsa mutlaka bu yöntemi kullanmanızı tavsiye ediyorum. Vatikan’da devlet başkanı olarak Papa’nın sözleri yasa hükmündedir. Papa yasama, yürütme ve yargının da başkanıdır. Vatikan'ın, 100 kişilik İsviçre vatandaşı ve Katolik olması şart olan geleneksel giysili muhafızlardan oluşan küçük bir ordusu vardır. Sistine Şapeli tavanı, İtalyan Michelangelo Buonarroti tarafından 1508-1512 döneminde yapılmış, Yüksek Rönesans resim sanatının bir şaheseridir. Michelangelo tarafından hazırlanan tavanın dekorasyonunun merkezinde İncil'in tekvin (Yaratılış) kitabından 9 değişik tablo kompozisyonu bulunmaktadır. Bunlar arasında en çok tanınmışı Adem'in Yaratılışı tablosu olup antik kısa beyaz giysiler içinde meleklerle çevrili Hıristiyan Tanrısının sağ elinin ikinci parmağını uzatarak nu olarak yatan Ademin sol elinin ikinci parmağına hemen dokunup onu yaratmasından hemen sonraki pozunu göstermektedir. Bu küçük ama önemli salonu görmek için binlerce insan sıraya girmekte olup Chapel’in bu özel odasında fotoğraf çekilmesi yasaktır. Herkes yasak olduğunu bilse de birşekilde cep telefonları ile çekmeye çalışıyorlar fakat görevliler bu konuda göz açtırmıyor, önümde fotoğraf çeken birkaç kişinin fotoğraf makinesinden çektiği fotoğrafı sildirdiler. Dini bir mekan olarak kabul edildiği için t-shirt, şort, askılı elbise ile girilmesine izin vermiyorlar. Bu önemli yeri gördükten sonra gezmeye devam ediyoruz. Vatikan’a ait birçok eserin sergilendiği müzeyi de beraberinde gezme fırsatı buluyorsunuz.

San Pietro Meydanı



Daha önce bahsetmiş olduğum gibi açıkhava müzesi gibi olan Roma’da Trojan’s Column, Trojan’s Market, Roma Forumu, Palatino Tepesi gezilebilecek olan alanlardan en önemlileridir.






Ayrıca vaktiniz ve fırsatınız olursa bu mekanları da görebilirsiniz. 

Castel Sant Angelo Kalesi Roma
Tiber Nehri’nin kıyısında, Vatikan’ın karşısındaki bu görkemli yapı İmparator Hadrian tarafından 2. yüzyılda mozole olarak yaptırıldı.

Roma Circus Maximus Stadyumu
Circus Maximus Roma’da yer alan ve sezar tarafından yaptırılmış en eski ve en büyük stadyumdur.

Via Condotti
Alışveriş yapmayı sever, mağaza gezmek isterseniz burayı tercih edebilirsiniz.

Roma şehri sanat ve tarih bakımından oldukça zengin, burada sokaklar o kadar dar ki büyük ve geniş araba görmek oldukça zor, aksine görebileceğiniz ufak arabalar ve özellikle elektrikli otomobil ve motosikletler yaygınlaşıyor, umarım bir gün bizde bu kadar yaygın kullanımı ülkemiz de görebiliriz.




Roma’yı görmeden İtalya’yı gördüm demeyin, Roma gezilecek, keyifli güzel bir şehir, görmenizi ve benim gezerken keyif aldığım keyfi almanızı dilerim.

İtalya gezimin yavaş yavaş sonuna geliyorum, 6. Şehir olacak olan "Napoli"’ye teker çevirmeye hazırmısınız ? Bir sonra ki yazım da buluşmak üzere beni takip etmeye devam edin.

Sosyal medya hesaplarımdan da gezilerimi takip edebilirsiniz.

Facebook : 2tekerhayat
Twitter: 2tekerhayat
Instagram : 2tekerhayat